Kapıcı Bayramda Çalışır mı? Farklı Bakış Açılarıyla Derinlemesine Bir Tartışma Bayram yaklaştığında apartman sohbetlerinde en çok konuşulan konulardan biri şüphesiz ki “Kapıcı bayramda çalışır mı?” sorusu olur. Kimi bu soruya net bir “Evet, çalışmalı çünkü görev tanımında var” derken, kimisi “Hayır, o da bir insan ve ailesiyle vakit geçirme hakkı var” diye düşünür. Ben ise meseleye tek bir açıdan bakmanın yetersiz olduğunu düşünüyorum. Gelin, bu konuyu farklı perspektiflerden ele alalım ve hep birlikte tartışalım. — Erkeklerin Objektif ve Veri Odaklı Yaklaşımı Yasal Çerçeve ve Çalışma Hakları Erkeklerin önemli bir kısmı konuyu öncelikle “hak ve yükümlülükler” açısından değerlendirmeye meyilli olur. Onlara…
Yorum BırakÖrgü ve Hikaye Yazılar
Biceme Ne Demek? Felsefi Bir Bakış Hayatın her anı, anlam arayışımızı derinleştiren bir fırsattır. Her kavram, bir varoluş biçimiyle birlikte gelir ve insana, bu anlamın ne olduğunu sorgulama fırsatını sunar. Bazı kelimeler, aslında görünenin ötesine geçer; onların ardında, düşündürmeye sevk eden bir dünya yatar. “Biceme” kelimesi de işte böyle bir kelimedir. Dilin yüzeyinde basit gibi görünen bu terim, derin felsefi tartışmaları, varlık, bilgi ve etik üzerine düşünceleri çağrıştırabilir. Peki, biceme ne demektir ve bu kelime, varlık, bilgi ve ahlaki değerler açısından bize neler anlatabilir? Etimolojik Bir İnceleme: Biceme Nedir? Biceme kelimesi, Türkçe’de sıkça kullanılan, ama derin anlamı gözden kaçabilen bir…
Yorum BırakKanaat Ne Demek Diyanet? Toplumsal Cinsiyet ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir Yolculuk Hayatın hızla aktığı, tüketimin neredeyse bir yaşam biçimi hâline geldiği dünyamızda bir durup düşünmek gerekiyor: “Gerçekten ihtiyacımız olan bu mu?” İşte bu sorunun kalbinde duran kavramlardan biri “kanaat”. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tanımına göre kanaat, “kişinin sahip olduklarıyla yetinmesi, israftan kaçınması ve şükürle yaşaması” anlamına gelir. Ancak bu kavram, yalnızca bireysel bir ahlaki duruş değil; aynı zamanda toplumsal yapıyı şekillendiren güçlü bir değerdir. Hele ki konuya toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet merceğinden baktığımızda, kanaatin anlamı daha da derinleşir. Kanaatin Temel Anlamı: Yetinmenin Ötesinde Bir Değer Kanaat kelimesi Arapça…
Yorum BırakKalp hastalığının bir tüp kandan “çıktısını” alabileceğimize inanmak istiyoruz. Çünkü kolay, hızlı ve iç rahatlatıcı: kan ver, sonuç gelsin, “kalbim iyi mi kötü mü” netleşsin. Şunu baştan söyleyeyim: Bu, sağlık endüstrisinin en sevdiği yarım doğrudur. Kan tahlili güçlü bir araçtır; ama tek başına kalp hastalığına “tanı koyan hakem” değildir—en fazla sahadaki hakemlerden biridir. ([Mayo Clinic][1]) “Kalp hastalığı kan tahlilinde belli olur mu?” Kısa cevap: Kısmen. Ama asıl mesele, “ne zaman, hangi test ve hangi bağlamda” sorularıdır. Tanı mı, ipucu mu? Kan tahlillerinin gerçekte söylediği Bir kan testi çoğu zaman size risk anlatır, hastalık değil. Ya da akut bir durumda (örneğin…
Yorum BırakFelsefenin Elleriyle: Gözyaşı Kesesine Masaj ve Varoluşun Dokunuşu Gözyaşı, insanın hem en derin hem de en sessiz dili. Bir damla gözyaşı, yalnızca bir sıvı değil; varlığın anlamını sorgulayan bir felsefi cümledir. Gözyaşı kesesine masaj yaparken, aslında insanın kendi iç dünyasına da masaj yaptığı söylenebilir. Bu eylem, bedensel bir rahatlama olduğu kadar, varoluşun katmanlarına inen bir düşünme biçimidir. Etik Açıdan Dokunuş: Şefkatin Bedensel Hali Etik, insanın başkasına —ve kendine— nasıl davrandığıyla ilgilidir. Gözyaşı kesesi masajı, etik bir eylemdir; çünkü şefkatin bedenleşmiş halidir. Burada insan, gözlerini, yani dünyayı algılayış penceresini koruma görevini üstlenir. Kendi bedenine iyi davranmak, başkalarına iyi davranmanın ön koşuludur.…
6 YorumGörklü Tanrı Ne Demek? Toplumun Gücün ve Kutsallığın İzinde Bir Sosyolojik Okuma Bir araştırmacı olarak insan topluluklarını incelediğimde, beni en çok büyüleyen şey, insanların soyut kavramlara yüklediği anlamların, aslında somut toplumsal düzenleri nasıl yansıttığıdır. “Görklü Tanrı” ifadesi de bu açıdan dikkat çekicidir. Dilin, inancın ve gücün birleştiği bir noktada durur. Görklü kelimesi, eski Türkçede “yüce, ihtişamlı, ışıklı” anlamına gelirken, Tanrı kavramı ise otoriteyi, yaratıcıyı ve düzeni temsil eder. Bu iki sözcük birleştiğinde ortaya çıkan ifade, sadece dini değil; aynı zamanda kültürel, toplumsal ve cinsiyet temelli bir yapının da aynasıdır. Kültürel Semboller ve Kutsallığın İnşası Toplumlar, kendi değer sistemlerini ve güç…
Yorum BırakBir Antropoloğun Merakıyla: Grotesk Beden Ne Demek? Her kültür, insan bedenine kendi anlamlarını yükler. Kimisi bedeni kutsal bir tapınak olarak görür, kimisi doğanın bir uzantısı, kimisi ise tanrılarla insanlar arasında bir köprü. Benim gibi kültürlerin çeşitliliğini merak eden bir antropolog için beden, yalnızca etten kemikten ibaret bir varlık değildir; toplumsal düzenin, inanç sistemlerinin ve kimliklerin yansıdığı bir aynadır. Bu aynada kimi zaman büyüleyici, kimi zaman rahatsız edici görüntüler belirir. İşte bu noktada karşımıza çıkar grotesk beden kavramı — hem sınırları aşan hem de onları görünür kılan bir kültürel simge. Grotesk Bedenin Kökeni: Sınırların Aşılması Grotesk beden kavramı, ilk olarak Rus…
Yorum BırakHararet Nasıl Düşer İnsan? Bilimin Işığında Sıcaklıkla Mücadele Bazen yazın ortasında, güneş tam tepedeyken ya da yoğun bir egzersiz sonrasında vücudumuz adeta alev alıyormuş gibi hissederiz. “Hararet bastı!” deriz ama aslında bu duygu, bedenimizin bizi koruma mekanizmasıdır. Bu yazıda, hararetin nasıl oluştuğunu, vücudun nasıl soğuduğunu ve bilimsel olarak harareti düşürmenin en etkili yollarını sade bir dille keşfedeceğiz. Hararet Nedir? Vücut Neden Isınır? İnsan vücudu ortalama 36.5 – 37°C civarında çalışmak üzere tasarlanmış bir biyolojik sistemdir. Bu dengeyi korumak için beyin, özellikle de hipotalamus adlı bölge, termostat gibi davranır. Ancak hava sıcaklığı yükseldiğinde, egzersiz yaptığımızda veya hastalandığımızda bu termostatın dengesi bozulabilir.…
Yorum BırakBirini Yok Saymak Ne Hissettirir? Sessizliğin Felsefi Yüzü Filozofun Bakışıyla: Sessizliğin Ahlakı Birini yok saymak… Belki de insanın başka bir insana yönelttiği en derin sessizlik biçimidir. Filozofun gözünden bakıldığında, bu sessizlik yalnızca iletişimin eksikliği değil, aynı zamanda varlığın reddi anlamına gelir. Heidegger, “insan dünyaya atılmış bir varlıktır” derken, var olmanın özünü başkalarıyla kurulan ilişkilere bağlar. Öyleyse birini yok saymak, onun dünyaya atılmışlığını reddetmek, onu görünmez kılmaktır. Bu davranış, yüzeyde sıradan bir duygusal tepki gibi görünse de, derinlerde etik, epistemolojik ve ontolojik anlamları olan bir eylemdir. Çünkü yok saymak, yalnızca karşımızdakini değil, kendi insanlığımızı da sorgulayan bir aynadır. Etik Perspektif: Varlığı…
Yorum Bırakİbn-i Batuta Gezi Yazısı Türünde Eser Vermiş Midir? Felsefi Bir Bakışla İnceleme Filozofik Bir Bakış: Seyahatin ve Yazının Anlamı Felsefi düşüncenin temel sorularından biri, gerçeğin ve anlamın nerede ve nasıl bulunabileceğidir. Seyahat, bir bakıma bu sorulara yanıt arayışıdır. Farklı coğrafyalar ve kültürler, insanın dünyayı anlama biçimini değiştirir; ancak bu anlayış, yalnızca dışsal bir gözlemle mi sınırlıdır, yoksa derin bir içsel keşfi de kapsar mı? Bu soruyu, tarihi bir figür üzerinden sorgulamak ilginç olacaktır: İbn-i Batuta, bir gezgin ve aynı zamanda bir düşünür olarak, kendi döneminin kültürlerine dair derin izlenimler bırakmıştır. Peki, onun yazdığı eserler, sadece bir seyahatin kaydından mı ibarettir,…
Yorum Bırak